Expo Antalya

Antalya Expo için İzmir’in Ödemiş ilçesi Bademli beldesine Bademli’de 1071 yılında dikildiği varsayılan ve Türkiye’nin en yaşlı zeytin ağacı olan çapı 2.55 metrelik zeytin ağacı 945 yıl sonra sökülerek Antalya’ya taşındı.
Plantasyon esnasında 21.Yüzyılın JAPON Teknolojisi olan ”Etkin Mikroorganizmalar” teknolojisi ”EM Active” kullanıldı.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan on asırlık ağacın Antalya’ya yeniden dikim töreninde, “Böyle bir ağaç. İnşallah burada da tutacağına inanıyoruz ve 2015 botanik bahçesinin en önemli zenginliklerinden olacak. Tarihi bugüne, bugünü de yarınlara ulaştıracak. Ya Allah Bismillah diyerek biz de toprağımızı atalım arkasından da cansuyunu” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ağacın Antalya’daki yeni yerindeki yaş kütüğün üzerine çaktığı pirinç tabakada “6000 yıldır Anadolu topraklarında yetişen ve zeytin varlığı ile 1000 yıldır barış, sağlığı ve mutluluğu sembolize ediyor. Bolluk, bereket, mutluluk ve bilgelik sonsuza dek yeryüzünden eksik olmasın. Expo 2016 Antalya anısına bu zeytin ağacını dikiyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan”

zeytin ağacı

Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan tarafından Antalyaya dikilen 945 yaşındaki zeytin ağacı Expo için sembol olarak getirildi

Organik tarım nedir ne değildir sorusu değil bu yazımın konusu. İhtiyaçlar bilimin anası, evin bahçesinde kedilerden yayılan pirelere çözüm bulmak için harıl harıl tarım ilacı -ZEHİR- kullanmadan önce harıl harıl internette gezindim.

Pireleri kökten halledecek ağır tarım ilaçlarını kullansaydım bırakın kedileri ve çevrede yaşayan diğer canlıları; kendi sağlığımdan da olabilirdim.

Derken mikroorganizmalarla alakalı sayfalarda labaratuvar ortamında çoğaltılmış belli tip “yararlı” bakterilerin gözle zor görülen bu pirelerin yine gözle çok daha zor görünen yumurtalarının çevresinde kolonileşerek yumurtaların zamanından erken çatlatıp pirelerin üreme döngüsünü kırdığını okuyunca kendikendime “hadi canım” dedim tabii.. Ertesi gün internetten sipariş verdiğim yararlı bakterileri yağmur suyuyla karıştırıp akşamüstü bastım heryere.

İlk hafta gün aşırı 3 sefer uygulamadan sonra pire kalmadı… Evin içine dışına bahçenin yeryerine hatta kedilerin üstüne bile spreylenebiliyor oluşu an büyük avantaj. Tabii hayvanların akşam vakti üşüyeceğini hesaba katarak spreylemedik ama yattıkları yerlere her yere spreylendi. Pireden -üreme döngüsünü kırararak- bahçede kurtulmanın yanısıra hayvanlara pire spreyi de aldık.

Etkili mikroorganizmalarla bu şekilde tanıştım dersem neresi ne kadar doğru… Çünkü zaten mikroorganizmalar heryerde var… Üzüm suyunu sirke yapan, şarap yapan, sütü yoğurt yapan, peynir yapan zaten bakteriler.. Ekmekte, turşuda heryerde varlar.

EM yararlı bakteriler

EM teknolojisiyle tanıştıktan sonraki yıllarda sipariş ettiğim diğer ürünler.

Bizim toprak tahlillerimizde “canlı” kısmı çok önemli.. organik madde canlı sayısı.. Çünkü topraktaki mikroorganizmalar oradaki organik maddeleri parçalayıp ağacın köklerinden bünyesine alabileceği düzeye indirmeden sürekli çalışmaktalar.

Toprakta canlıyı arttırmak amacıyla yine bu yararlı bakterilerden katılarak kepek ve pekmezle şıkıştırılıp üzerinde beyaz küfler oluşana kadar karanlık ve ılık yerde bekletilmiş bukaşi topları yaptım, tarlada zeytin ağaçlarının sıra aralarına gömdüm.

En çok domuzlar bu kepekli topları sevmiş olacak ki tarlanın çevresine tel çekene kadar sadece tulumbayla yaprakları ve toprağı spreylemeye devam ettim.

Hiç zehir kullanmadan böcekten haşerattan zeytin ağaçlarını korumak elbette mümkün. Ama mikroorganizmalarla spreyleme yaparken normalde zehiri 20 günde 1 atıyorsanız doğal olan bu spreylemeyi nerdeyse haftada bir yapmanız lazım. Yani sürekli böceğin zararlının tepesinde olmanız lazım. Bunu da deneyerek gördüm.

Sırt tulumbasına konulan EM5 acı biber ve sarmısakla karıştırılırsa “böcek kovucu” özelliği de kazanıyor… Böcekleri bilemem ama acılı ve sarmısaklı zevkleri olan mikroorganizmalarla her daim çalışırım.

Aci mikroorganizmalara zarar vermez mi? Antioksidan olduğundan dolayı mikroorganizmalar acı çok severlermiş. “acaba bu mikroorganizmalar bir işkembe çorbası olsa da içerler mi” acı biber ve sarmısağı seviyorlasa bu kadar…

EM Nedir ?

EM “Etkin Mikroorganizma” teriminin kısaltılmış şeklidir. EM değişik türde mikroorganizmalardan oluşmaktadır ve doğadan toplanarak kendine özgü şartlarda üretilmektedir.EM kimyasal madde değildir ve kesinlikle gen değişimine uğramamıştır. EM, Japonya’nın Okinava kentindeki Ryukyus Üniversitesi’nden Prof. Dr. Teruo Higa tarafından geçen yüzyılın sonlarında geliştirilmiş. EM’in kullanımı Asya ülkeleri başta olmak üzere son 20 yıl içinde son derece yaygınlaşmıştır.

EM’NİN İÇİNDE HANGİ MİKROORGANİZMALAR VAR ?

EM, tek bir mikroorganizma türü olmayıp, çeşitli mikroorganizma gruplarının karışımından oluşmaktadır. EM’nin içindeki mikroorganizmalar başlıca 5 ana gruptan oluşmaktadır.
1- Fotosentez bakterisi (Fototropik bakteri)

Fotosentez bakterileri, yaşamlarını kendi kendilerine destekleyen bağımsız bakterilerdir. Bu bakteriler, güneş ışınlarını ve toprağın ısısını enerji kaynağı olarak kullanarak; kök salgılarından, organik maddeden ve/veya zararlı gazlardan (örneğin, hidrojen sülfür) yararlı maddeler sentezlerler. Yararlı maddelerse amino asitler, nükleik asitler, biyoaktif maddeler ve şekerden oluşmaktadır ki bunların hepsi bitkilerin büyümesini ve gelişmesini teşvik etmektedir.

2- Laktik asit bakterisi

Laktik asit bakterisi, fotosentez bakterisinin ve mayanın ürettiği şekerler ve diğer karbohidratlardan laktik asit üretir. Uzun süredir laktik asit bakterilerini kullanarak yoğurt ve turşu yapılması bu sayede mümkün olmaktadır. Bununla birlikte, laktik asit çok kuvvetli bir sterilize edicidir. Zararlı bakterileri bastırır ve organik maddenin bozunmasını hızlandırır.

Laktik asit bakterisi, sürekli ekilen tarımsal bitkilerde hastalıklara neden olan Fusaryum adlı zararlı mikroorganizmanın çoğalmasını/yayılmasını engelleme yeteneğine sahiptir. Fusaryum popülasyonunun artması genel olarak bitkileri zayıflatmaktadır. Bu durum hastalıkları teşvik etmekte ve zararlı nematodların aniden çoğalmasına neden olmaktadır. Laktik asit bakterileri, Fusaryumun yayılmasını ve işlevini bastırırken, nematod oluşumları da yavaş yavaş ortadan yok olmaktadır.

3- Mayalar

Mayalar; fotosentez bakterileri, organik madde ve bitki kökleri tarafından salgılanan amino asitler ve şekerlerden bitkilerin büyümeleri için yararlı antimikrobiyel ve yararlı maddeler sentezlerler.Mayalar tarafından üretilen hormonlar ve enzimler gibi biyoaktif maddeler aktif olarak hücre ve kök bölünmesini teşvik eder. Mayaların salgıları, laktik asit bakterileri ve actinomisetler gibi etkin mikroorganizmalar için büyüme ortamı sağlarlar.

4- Aktinomisetler

Bakterilerle mantarlar arasında bir yapıya sahip actinomisetler, fotosentez bakterileri ve organik madde tarafından salgılanan amino asitlerden antimikrobiyel maddeler üretirler. Bu antimikrobiyel maddeler ise, zararlı mantar ve bakterileri bastırırlar.Aktinomisetler fotosentez bakterileri ile birarada yaşayabilirler. Böylece, her iki tür de toprağın antimikrobiyel etkinliğini artırarak toprak ortamının kalitesini yükseltirler.

5- Küfler

Aspergillus ve Penicillium gibi küfler organik maddeyi hızla bozunmaya uğratarak; alkol, esterler ve antimikrobiyel maddeler üretirler. Bunlar ise, kötü kokuları bastırır ve zararlı böceklerle kurtçukları önlerler.Etkin Mikroorganizmalar içinde bulunan her bir türün (fotosentetik bakteriler, laktik asit bakterileri, mantarlar, aktinomisetler ve küfler) kendine özgü önemli bir işlevi bulunmaktadır. Ancak, fotosentez bakterileri, EM etkinliğinin en önemli bileşenidir.

Fotosentez bakterileri, diğer mikroorganizmaların etkinliklerini destekler. Diğer yandan, fotosentez bakterileri, diğer mikroorganizmalarca üretilen maddeleri de kullanırlar. Bu olay, “birlikte varoluş (coexistence) ve birlikte gelişme (co-prosperity)” olarak adlandırılmaktadır.Toprakta Etkin Mikroorganizmalar arttıkça, yerli etkin mikroorganizmaların popülasyonu da giderek artar. Böylece, mikroflora zenginleşir ve topraktaki mikrobiyel ekosistemler iyi dengelenir. Belirli tür mikroorganizmaların (özellikle zararlı olanların) artışı önlenir. Böylelikle topraktan kaynaklanan hastalıklar bastırılmış olur.

Bitki kökleri; karbohidratlar, amino ve organik asitler ve aktif enzimler salgılar. Etkin mikroorganizmalar büyümek için bu salgıları kullanırlar. Bu süreç sırasında, EM, amino ve nükleik asitler, bitkiler için çeşitli vitaminler ve hormonlar da salgılarlar. Dahası, bu tür topraklarda, etkin mikroorganizmalar kök bölgesinde (rhizosphere), bitki ile birlikte bulunurlar (symbiosis). Sonuç olarak, etkin mikroorganizmaların baskın olduğu bu tür topraklarda bitkiler olağanüstü iyi büyürler.

Kendi Arılığımda EM

Arıcılıkta EM kullanımı

Etkili Mikroorganizmaların arıcılıkta kullanımı

Arılığımda etkili mikroorganizmaları kovanların çevresine spreyledim. Olası mantari hastalıklara, küflere karşı bunun faydalı olup olmayacağını meraktan.

Çünkü bir arı kovanında en büyük bela nem ve beraberinde oluşan kovan içi küf. Bu küf bakterisi oluşmasın diye zaten ilk tabanı elektellei kovana geçen benim. Çevremdeki diğer arıcılar arı üşür, üşürse yavru çürüklüğü olur deseler de bildiğimi okudum ve kış aylarında kovan içi hava sirkülasyonunu sağlayıp küften kısmen kurtuldum.

Arılıkta EM spreyledikten bir süre sonra yaptığım kontrollerde arıların kovana artan bakteri sayısına tedbir olarak nbormalden çok daha fazla propolis taşıdıklarını gözlemledim.

Zaten propolis üretimi de yaptığımdan bu işime geldi tabii. hatta bazı kovanların örtü bezlerine direkt bundan spreyleyip, propolis tuzağının üstünü bununla örttüm. Sonuç harika. Ama her mevsimde aynı olmayablir. Bazı arı ırkları çok propolisli çalışıyorken bazıları da çok temiz.

Tabii bunlar benim kendikendime amatörce yaptığım küçük deneyler. Doğal oluşu elbette bir avantaj ama arılar minicik canlılar ve biri bile kazayla sokup öldüklerinde üzülüyorum, bırakın olur olmaz şeyler vermeyi…

EM Teknolojisi Nedir ?

EM kullanımının sağlık açısından güvenli olduğu, belirli araştırmalar çerçevesinde Japonya ve diğer ülkelerde kanıtlanmıştır. İçildiğinde dahi herhangi bir zararlı etkisi görülmemiştir. Birçok ülkede EM bir içecek olarak izne sahiptir. Tarımsal uygulamaların dışında hijyen gerektiren yerlerde de kullanılmaktadır. Yasaların çok sıkı olduğu Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde dahi EM üretimi ve satışı serbesttir. EM Teknolojisi tarım, hayvancılık, balıkçılık, çevre ve tıp alanlarında uygulanmaktadır.

Buradan da anlaşılabileceği gibi EM-Teknolojisi sadece tarımda faaliyet göstermemekte, bir çok alanda uygulanmaktadır. EM ile genel anlamda her alandaki oksidasyon oluşumu antioksidasyona dönüşerek mikroorganizmalar sayesinde engellenmektedir.

EM DÜNYADA YAYGIN OLARAK KULLANILMAKTA

EM 150 ülkede kullanılmaktadır ve EM-Teknolojisi 13 Ülkede Ulusal Politikanın bir parçası haline gelmiş.

EM Teknolojisinin başlangıcı, 1968 yılına dayanmaktadır ve amacı hasattaki verimliliği arttırmak ve bozunmanın ya da çürümenin önüne geçmekmiş. Ancak 1980’ler döneminde pratik uygulamalar olumlu sonuçlar göstermeye başlamış. 1982 yılında EM pratikte uygulanabilir hale gelmiş ve dünyanın birçok yerinde kullanılmaya başlanmış.

Gıdalardan başlayarak, çevresel koşulların elverişli hale getirilmesi, insan sağlığının düzeltilmesi, enerji problemlerinin çözümlenmesine kadar olumlu sonuçlar vb. EM-Teknolojisi sayesinde şehir çöplüklerinde biriken organik atıklar çevreye zarar vermeyecek şekilde dönüştürülebilmektedir ve elde edilen ürünler tarımsal alanlarda, hayvancılıkta, ormancılıkta en iyi şekilde ve en düşük maliyetle kullanılabilmektedir. Sanayi atık suları ve şehir atık suları kapalı sistemlerde tekrar tekrar arıtılabilmektedir. Bu teknoloji büyük çapta uygulandığında, şehir çöpleri ve atık sular için harcanan inanılmaz bütçeler büyük ölçüde düşecektir.

Yani çöplüklerde parçalamayı hızlandırıcı, arıtma tesislerinde ortaya çıkan kötü kokuyu bertaraf edici olarak bakterilerden elbette yararlanılıyor.

Vertisilyum Solgunluğu tarih olur mu ?

Yakın zamanda tarlalarda kuruyan dev zeytin ağaçları zeytincileri çok korkuttu. Yapılan araştırmalarda Vertisilyum Solgunluğu adı verilen “vertisilyum dahliae” denilen bir mantarın yolaçtığı ve bugün için herhangi bir ilaçla tedavisi söz konusu olmayan bu hastalığın toprakta çoğalan kötü bakterilerin ağacı sarmasından kaynaklandığı ortaya çıktı.

Vertisilyum solgunluğunu doğada varolan yararlı mikroorganizmaları kullanarak yenebiliriz tezini savunanlardanım. Bence de bu hastalığı yine doğada varolan bir silahla yenmeyi düşünmeliyiz. Herşeye kimyasal yollardan (doğal olmayan yollardan) çare bulmakta ısrar eden insaoğlu belki de bu hastalığın ana sebebi…  Bu doğal çözüm zararlı mikroorganizmalara karşı yararlı mikroorganizmaları kullanmak olabilir şüphesiz.

Etkili mikroorganizmalar hakkında daha detaylı bilgi: http://www.emturkey.com.tr/TR/ana-sayfa/1-0/20150526.html

Vertisilyum solgunluğuna karşı EM kullanımı konusunda bir makale: http://em-uygulamalar.blogspot.com.tr/2009/10/zeytin-solgunluguna-kars-em-kullanm.html

Bir yanıt yazın